10 Eylül 2013 Salı

THE EAST/ DOĞU

Güzel, çok güzel, güzel ötesi. Filmi çok beğendim çünkü "klişeden uzak." Oldukça akıcı bulduğum anlatımı seyirciyi filmin içinde yaşatıyor. Yalnız "anlatımı akıcı" demek kesinlikle aksiyon ve macera içerdiği anlamına gelmiyor, kavram karmaşası yaşamayalım.
Özel bir güvenlik şirketinde çalışan eski FBI ajanı Sarah yeni bir göreve tayin edilir. Misyonu ise The East adlı eko-aktivist terör örgütüne sızmaktır. Büyük ilaç firmalarına çeşitli sabotajlar düzenleyen çevreci grup  zamanla Sarah'nın empatisini kazanmaya başlar. İki zıt yaşam arasında kalan Sarah kendini sorgulamaya başlar. 

7.1lik imdb'den fazlasını hak eden yapım, müthiş bir senaryoya sahip. Yalnızca bir filmde değil, günümüzde de vahşi kapitalizmin kolonisi olan Transnational Şirketlerin insan sağlığını ve doğayı ezerek tırmandığını bilenler The East'in vermek istediği mesajı alacaklar. 
Film inanılmaz dinlendirici, en özel yanı sıradışı konusu ve onu tamamlayan başarılı oyunculuklar. True Blood'dan bildiğimiz Alexandar Skarsgard'ı beyaz perdede daha önce Disconnect'te izlemiştik ancak The East'teki deneyimi kesinlikle kendine hayran bıraktırdı. 
Doğayla iç içe yaşam tarzlarından yola çıkarsak "hippie" akımını benimsediğini varsayabileceğimiz idealist grubun hayat akışını anlatırken kullanılan görseller ve doğru yerde giren müzikler, belleğinizde ömürlük sahneler bırakacak. Yemek yeme sahnesini özenli izleyin, benim gibi "ah ben biliyorum böyle olmalı" diye kasmazsanız çok hoşunuza gidecek, sahnelerde "vaay" diyebilin. Sonunda farklı tarzı olan, düşündürücü bir film izleyebildim, demek isterseniz The East'i size tavsiye ederim.Yazıyı filmden bir dialogla kapatıyor, iyi seyirler diliyorum.

"-Bunu yapacak kadar sert olmadığımı mı düşünüyorsun?
-Hayır, yeteri kadar yumuşak olmadığını düşünüyorum."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder